28 Nisan 2025 Pazartesi
Finlandiya hükümeti, bütçe teklifinde açık yükseköğretim kurumlarında yükseköğrenim derecelerinin ücret karşılığında tamamlanmasını mümkün kılacak düzenlemelere yer verdi. Salı günü sona eren bütçe anlaşmasında açıklanan büyüme önlemleri arasında, üniversite eğitiminin tamamen açık üniversiteler veya uygulamalı bilimler açık üniversiteleri üzerinden ücretli olarak tamamlanabilmesinin önü açıldı.
Yle haber ajansının haberine göre Jyväskylä Üniversitesi Araştırma Görevlisi Terhi Nokkala, söz konusu kararın Finlandiya’nın eğitim politikasında önemli bir kırılma noktası oluşturduğunu belirtti.
Öte yandan hükümet, açık yükseköğretim kurumlarının eğitim ücretlerini belirleme konusunda da daha fazla serbesti getirmeyi planlıyor. Bu sayede kurumlar, açık öğretim faaliyetlerinin maliyetlerini daha kolay karşılayabilecek.
Yle’ye açıklamada bulunan Jyväskylä Açık Üniversitesi Müdürü Jukka Lerkkanen, hükümetin kararlarının tamamen sürpriz olduğunu ifade etti. Finlandiya Açık Üniversiteleri işbirliği ağında böyle bir değişikliğin önceden planlanmadığını vurgulayan Lerkkanen, “Çok büyük bir kafa karışıklığı içindeyiz,” dedi.
Lerkkanen ayrıca, üniversitelerin ücretsiz sunduğu lisans eğitimlerinin açık üniversitelerde ücretli hale getirilmesini anlamakta güçlük çektiğini belirtti. Yapılan değişikliklerin, açık yükseköğretim kurumlarının mevcut eğitim programlarına yeni dersler eklemelerini gerektireceğini hatırlatan Lerkkanen, bu yönde bir talep ya da hazırlık bulunmadığını söyledi.
Ayrıca öğrenim ücretlerinin artırılmasına da eleştiri getiren Lerkkanen, açık yükseköğretimin temel amacının eğitimi herkes için erişilebilir kılmak olduğunu hatırlattı. Şu anda açık yükseköğretimde öğrenim ücreti kredi başına en fazla 45 avro seviyesinde bulunuyor. Geçen baharda bu üst sınır 15 avrodan 45 avroya yükseltilmişti.
Araştırma Profesörü Terhi Nokkala, ücretli derecelerin hayata geçmesiyle birlikte Finlandiya’da öğrenim ücretlerine dair daha geniş bir tartışmanın başlayabileceğine dikkat çekti. Nokkala, “Bir noktada, neden hem ücretli hem ücretsiz derece programlarımızın olduğu sorgulanacaktır,” değerlendirmesinde bulundu.
Nokkala’ya göre, ücretli ve ücretsiz yolların yan yana bulunması, diplomaların değerine yönelik algıyı da etkileyebilir. Aynı diplomanın, ödeme koşullarına bağlı olarak farklı değerlendirilebileceğini belirtti.
Finlandiya’da uzun yıllardır yükseköğretimin ücretsiz olması, eğitim politikasının temel taşlarından biri olarak görülüyordu. Nokkala, bu değişikliğin ücretsiz eğitim idealinde ciddi bir sarsıntıya yol açabileceğini ifade etti.
Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo liderliğindeki hükümet, yaklaşık iki yıl önce göreve gelirken iş, refah ve borçlanmada iyileşme vaadinde bulunmuştu. Hükümetin dört yıllık süresinin yarısına gelinmişken, verilen sözlerin ne ölçüde yerine getirildiğini değerlendirdik.
Orpo hükümeti, 2023 Haziran ayında açıkladığı programda 100 bin yeni iş sözü vermişti. Ancak istatistikler, hükümetin göreve geldiği günden bu yana istihdamın azaldığını gösteriyor. Finlandiya Mesleki ve İdari Personel Sendikaları Konfederasyonu Akava’nın açıklamalarına göre, yaklaşık 50 bin kişi işini kaybetti.
İstihdam oranı, hükümet değişimi sırasında tarihinin en yüksek seviyesindeydi. O tarihten bu yana işsiz sayısı arttı, istihdam azaldı. Hükümetin iş aramayı teşvik eden reformlarına rağmen, Finlandiya ekonomisindeki durgunluk yeni iş yaratılmasını engelledi. Dünya genelindeki belirsizlikler, Ukrayna savaşı ve ekonomik yavaşlama da istihdam üzerinde olumsuz etki yarattı.
Yle haber ajansının haberine göre Akava yetkililileri “Şu anda alışılmadık derecede az iş ilanı var” diyerek durumu özetliyor.
Hükümetin bir diğer vaadi, vatandaşların alım gücünün artırılmasıydı. Bu hedef kısmen gerçekleşti. Çalışanların maaşları enflasyon oranını aşarak arttı ve satın alma gücü toparlanmaya başladı.
Öte yandan, işsiz kalanların alım gücü ciddi şekilde düştü. Sosyal yardımların azaltılması bu durumu daha da ağırlaştırdı. Emekliler ise maaş artışları sayesinde fiyat artışlarından büyük ölçüde korunabildi.
Hükümet, kamu borcunu azaltma sözü vermişti. Ancak gerçekler farklı oldu: 2024’te kamu borcu 15,2 milyar euro arttı ve bütçe açığı GSYH’nin yüzde 4,4’üne ulaştı.
Hükümet borçlanmanın istihdam artışı ve ekonomik büyüme ile kontrol altına alınacağını varsaymıştı. Ancak istihdam beklenen oranda artmayınca bu hedefe ulaşılamadı.
Maliye Bakanı Riikka Purra’nın açıkladığı yeni tahminlere göre, kamu borçlanması kısa vadede dengelenebilir. Ancak uzun vadede, özellikle savunma harcamalarının artmasıyla birlikte borçlanmanın yeniden yükseleceği öngörülüyor.
Finlandiya hükümeti, aile birleşimini zorlaştıracak yeni bir yasa tasarısını mart ayında Meclis’e sundu. Tasarı, Yabancılar Yasası’nda yapılması planlanan değişikliklerle, özellikle 21 yaş altındaki bireylerin eşlerini Finlandiya’ya getirmesini önemli ölçüde sınırlandırıyor.
Yeni düzenleme uyarınca, Finlandiya’da yaşayan kişinin AB dışından bir eş ile aile birleşimi yoluyla oturma izni alabilmesi için her iki eşin de en az 21 yaşında olması gerekecek. Finlandiya vatandaşı olmayan kişiler için de aynı yaş sınırı geçerli olacak.
Tasarıda, bu düzenlemenin zorla ve sahte evlilikleri önlemek amacıyla getirildiği belirtiliyor.
Yüzlerce Başvuru Etkilenecek
Finlandiya Göçmen Bürosu Migri’nin verilerine göre, 2021’den bu yana 21 yaş altı Finlerin yabancı eşlerine toplamda 403 ilk oturma izni, 236 da uzatma izni verildi. Yasa onaylanırsa, bu tür başvuruların önü kesilmiş olacak. Değişikliğin yılda yaklaşık yüz Fin vatandaşı ile eşini doğrudan etkilemesi bekleniyor.
Örneğin, Finlandiya’da çalışma izniyle bulunan ancak Finlandiya vatandaşı bir kişiyle evlenen 21 yaş altı biri, aile bağları temelinde oturma izni uzatması talep ettiğinde yeni yasal engelle karşılaşabilecek. Ancak eğer yabancı eş bu izin türünü daha önce almışsa, yaş sınırı uygulanmayacak.
Uzmanlar Endişeli
Helsingin Sanomat’ın haberine göre yasa tasarısı, bazı uzmanlar tarafından eleştiriyle karşılandı. Yabancılar Yasası’nın parça parça değiştirilmesinin, hukuki çelişkilere neden olabileceği vurgulandı.
İçişleri Bakanlığı ise yeni yaş sınırının, oturma izni alan eşin Finlandiya toplumuna uyumunu kolaylaştırmayı amaçladığını belirtiyor.
Anayasa İşleri Komisyonu, yasa tasarısına ilişkin olumlu görüşünü nisan ayı başında sundu. Tasarının bu bahar içinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Finlandiya’ya iltica eden Kürt gazeteci Aral Kakl yaşadıklarını Helsingin Sanomat’a yorumlamış. Kakl, kayıtdışı çalışan göçmenleri anlıyorum diye başlıyor ve devam ediyor…
Finlandiya’da sığınmacı olarak yaşamak, sadece güvenli bir ülkeye ulaşmakla bitmiyor. Her şeyi “doğru” yapsanız bile – işe gitseniz, vergi ödeseniz, kurallara uysanız bile – bazen yeterli olmuyor. Özellikle de yabancıysanız.
Üçüncü dünya ülkelerinden gelen mültecilerin çoğu bu gerçeği çok iyi bilir: İlk suçlanan biz oluruz, en son işe alınan yine biz. Bizi unutmak en kolayı.
Ben Irak Kürdistanı’nda gazetecilik yaparken mesleğim yüzünden tehlike altına girdim. On yıl önce bir lastik botla Yunanistan’a ulaştım, ardından AB’nin yönlendirmesiyle Finlandiya’ya geldim. Hukuk fakültesi mezunuyum, medya ve sivil toplum alanında 17 yıllık deneyimim var. Bugün hâlâ bir lokantadan diğerine gidip geliyorum. Bunu iyi bir mülteci olduğum için değil, inatçı bir insan olduğum için yapıyorum.
Finlandiya’da ilk yıllarımda gazeteciliğe devam etmeyi denedim. Ancak yetkililer ve çevremdekiler bu hedefin gerçekçi olmadığını söylediler. Zamanla ben de vazgeçtim. Aşçılık eğitimi aldım. Fotoğraf makinemi, objektiflerimi ve dizüstü bilgisayarımı bıraktım. Eski mesleğimi sildim.
Şef olarak Finlandiya’nın dört bir yanında – Rauma, Turku, Laponya, Espoo ve Vantaa – geçici işlerde çalıştım. Ancak kalıcı bir iş sözleşmesi almadım. Genellikle sıfır saatli sözleşmelerle çalıştım.
Bu cumartesi gazeteci Anna-Sofia Berner ile birlikte hazırladığımız haberde, bazı göçmenlerin neden kayıt dışı çalıştıklarını ve bu durumun sadece maddi nedenlerle değil, aynı zamanda güç, korku ve hayatta kalma mücadelesiyle ilgili olduğunu anlatacağız.
Ben hiç yasa dışı çalışmadım. Ama bunu tercih edenleri anlayabiliyorum. Ben de bu tercihle birçok kez karşı karşıya kaldım.
Fin toplumunda dürüstçe var olabileceğime hâlâ inanmaya çalışıyorum. Ama bu inanç çoğu zaman sarsılıyor. Çoğu iş yerinde sadece bir Ortadoğulu erkek olarak görülüyorum. Klişe bir figür. Güvenilmeyen biri. İnsanlarla konuşmaya bile çekinir hale geldim.
Birisi bana bir fıkra anlattığında, haftamı onunla geçiriyorum. Çünkü bazen tek sıcak ilişki bu oluyor.
Eğer tanıdığım bir hemşehrimin lokantasında kayıt dışı çalışsaydım, bunların hiçbirini yaşamayabilirdim.
Göçmen karşıtı çevrelerin söylediklerimizi çarpıtıp genelleştirme riski var. Ama bu, sessiz kalmak için yeterli bir neden değil. Gerçekleri gizlemek, yalnızca daha büyük sorunlara zemin hazırlar.
Kayıt dışı çalışmayı sadece “vergi kaybı” olarak görmek büyük bir saflık. Bu, kendi sesini duyan, sadece birbirini gören bir toplum yaratıyor. Çocuklarımız yalnızca birbirleriyle oynuyor. Gölge bir toplum doğuyor.
Bu sistemin parçası olmak istemiyorum. Ben, çocuklarımın da dahil olduğu herkes için daha iyi bir toplum istiyorum.
Göçmen arkadaşlarım bana fazla beklentim olmaması gerektiğini söylüyor. “Fin toplumuna kendimizi anlatmanın anlamı yok” diyorlar. “Bu seni yıpratır. Asla Finlerle eşit olamayacaksın.” Belki de haklılar.
Ama ben yine de inatla bir pencere açmaya çalışıyorum. Duvarı yıkmam mümkün değil belki, ama belki içeri biraz ışık alabiliriz.
Tanıdığım bir mülteci arkadaşım yıllarca tamirci olarak çalıştıktan sonra üniversiteye gitmeye karar verdi. Ayrımcılığın son bulacağına değil ama azalacağına inanıyor.
Göreceğiz.
Helsingin Sanomat – Yorum | Aral Kakl
Finlandiya Hükümeti, Ottawa Antlaşması olarak bilinen anti-personel kara mayınlarını yasaklayan uluslararası sözleşmeden çekilme sürecini başlattı. Kararın arkasında, ülkenin mevcut güvenlik ortamında savunma esnekliğini artırma ihtiyacı yatıyor.
Savunma Kuvvetleri’nin değerlendirmesine göre, şu anda anti-personel mayınların yerini tamamen alabilecek bir silah sistemi bulunmuyor. Bu değerlendirme, hükümetin çekilme kararına yönelik temel argümanlardan birini oluşturuyor. Hükümetin gerekçelerine dair ayrıntılı açıklamaların önümüzdeki dönemde kamuoyuyla paylaşılması bekleniyor.
Gizli Raporlar ve Güvenlik Değerlendirmesi
Yle’nin ulaştığı bilgilere göre, kararın arkasında Milli Savunma Kuvvetleri’nin hazırladığı gizli bir rapor ve Savunma Bakanlığı’nın yürüttüğü savunma politikası analizi yer alıyor. Bu belgelerin tamamı kamuya açıklanmayacak.
Yle, raporların orijinalini görmemekle birlikte, Savunma Kuvvetleri’nin değişen tehdit ortamında anti-personel mayınlarının doğrudan ve dolaylı etkilerinin başka hiçbir sistemle tam olarak ikame edilemeyeceği sonucuna vardığını bildirdi. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali sonrasında güvenlik algısının değiştiği vurgulanıyor.
Bir Milyon Mayından Vazgeçildi, Ancak…
Finlandiya, 2011 yılında Ottawa Sözleşmesi’ne katılarak yaklaşık bir milyon anti-personel mayını imha etti. Bu mayınlar, düşmanın hareketini engellemek, alan kontrolü sağlamak ve psikolojik baskı oluşturmak amacıyla kullanılıyordu. Ancak bu silahlar zamanla Finlandiya için hem siyasi hem de itibar anlamında sorun haline geldi.
O dönemde Savunma Kuvvetleri Komutanı Timo Kivinen, “Anti-personel mayınları şu anda bizim için bir sorun değil” ifadelerini kullanmıştı. Ancak son savunma raporlarında bu görüşün değiştiği görülüyor. Raporda, Finlandiya’nın uzun süreli, büyük çaplı askeri tehditlere karşı hem ulusal hem de NATO iş birliği çerçevesinde hazır olması gerektiği ifade ediliyor.
Yerli, Ucuz ve Etkili
Hükümetin sunduğu yasa taslağında, mayınların ucuz, yerli üretime uygun ve basit silah sistemleri olduğu vurgulanıyor. Savunma Kuvvetleri, mevcut durumda yerine alınan yüksek teknolojili sistemlerin anti-personel mayınların sağladığı caydırıcılığı ve alan kontrolünü tam anlamıyla karşılamadığını belirtiyor.
Savunma Bakanlığı’nın talebi üzerine yapılan ek bir çalışmada, Ukrayna’daki savaştan alınan dersler doğrultusunda, insansız hava ve kara araçları, mühimmatlar ve parça tesirli bombalar da değerlendirmeye alındı. Ancak bu sistemler, anti-personel mayınlarının yerini doldurmakta yetersiz bulundu.
Bölgesel Yaklaşım ve NATO İttifakı
Finlandiya’nın bu yöndeki kararı, yalnızca ulusal bir mesele olmaktan öte, bölgesel bir güvenlik stratejisiyle de bağlantılı. Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya gibi ülkeler de Ottawa Anlaşması’ndan çekilme planlarını duyurdu. Bu durum, NATO’nun doğu sınırındaki güvenlik kaygılarının ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Finlandiya’nın çekilme sürecinin resmileşmesi için, anlaşmanın taraflarına bildirimde bulunulması gerekiyor. Bu bildirimden altı ay sonra çekilme yürürlüğe girecek.
Ancak insan hakları örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, bu karara karşı eleştirilerini sürdürüyor. Uluslararası Af Örgütü, mayınların siviller üzerinde kalıcı tehlike oluşturduğunu ve geri dönüşün uluslararası silahsızlanma çabalarına zarar vereceğini savunuyor.
Sitemizde deneyimlerinizi geliştirmek için çerezler kullanıyoruz. Web sitemizde gezinmeye devam ederek bu çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz. Detaylar için Gizlilik Politikası ve Çerez Politikası sayfalarını inceleyebilirsiniz.