DOLAR 32,4625 -0.1%
EURO 34,6995 -0.81%
ALTIN 2.436,740,04
BITCOIN 20746000,76%
İstanbul
17°

PARÇALI AZ BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

ÖZEL HABER Gerginleşen Türkiye-Batı ilişkileri Fin-Türk ilişkilerini de etkiliyor
  • HaberFin
  • Dünya
  • Türkiye
  • ÖZEL HABER Gerginleşen Türkiye-Batı ilişkileri Fin-Türk ilişkilerini de etkiliyor
803 okunma

ÖZEL HABER Gerginleşen Türkiye-Batı ilişkileri Fin-Türk ilişkilerini de etkiliyor

ABONE OL
29 Kasım 2021 15:15
ÖZEL HABER Gerginleşen Türkiye-Batı ilişkileri Fin-Türk ilişkilerini de etkiliyor
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (FIIA) Türkiye ve Orta Doğu uzmanı Toni Alaranta ile Finlandiya-Türkiye ilişkileri üzerine HaberFin okurları için bir söyleşi gerçekleştirdik.

Toni Alaranta ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

 Türkiye-Finlandiya ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem Türk hem de Fin diplomatları dinlerken, her iki tarafın da ikili ilişkileri çok iyi bulduğuna dair genel bir kanı var. Türk tarafı geleneksel olarak 1999’daki Helsinki AB Zirvesi’nde Türkiye’ye AB adaylık statüsü verildiğini her zaman hatırlamıştır.

Söz konusu ülkeler coğrafi komşu olmadıkları için hiçbir zaman ciddi sorunlar yaşanmadı. Resmi diplomatik ilişkiler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, 1918’de bir Fin heyetinin Finlandiya’nın Rus İmparatorluğu’ndan bağımsızlığının yeniden tanınmasını istemek için İstanbul’a gelmesiyle başladı ve bu Padişah tarafından olumlu karşılandı. İkili ilişkiler hala iyi, ancak giderek gerginleşen Türkiye-Batı ilişkilerinin Fin-Türk ilişkilerini de etkilediği aşikar. Finlandiya geleneksel olarak Türkiye’nin içişleri hakkında yüksek sesle yorum yapmaktan kaçındı, ancak ilişkiler her iki tarafın da altını çizdiği kadar iyiyse, o zaman bence ‘tavsiye’ için de açık bir kapı olmalı – bence Finlandiya’nın da aralarında bulunduğu 10 büyükelçi davasında yaşananlar maalesef mevcut Türk hükümetiyle olan ilişkilerin böyle olmadığını gösteriyor.

 Finlandiya, Türkiye’nin AB’ye katılımını destekleyen ülkelerden biriydi. Hala Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor mu? Yönünü AB’ye çevirmiş bir Türkiye var diyebilir miyiz?

Finlandiya gerçekten de diğer Kuzey ülkeleri ve Birleşik Krallık ile birlikte Türkiye’nin tam üyeliğinin en sadık destekçilerinden biri olmuştur. AB’nin genişlemesi her şeyden önce, AB’nin ekonomik faaliyet alanını genişleten ve AB’nin demokratik kalkınmasını sağlayan olumlu bir süreç olduğu kesindir.

Finlandiya, resmiyette AB’nin resmi yaklaşımlarıyla birlikte Türkiye’nin üyeliğini hala destekliyor, ancak bir süredir fiili çekinceleri var: Türkiye bir gün Kopenhag kriterlerini karşılarsa, memnuniyetle AB’ye katılabilir.

Türkiye’nin tutumu açısından ise mesele daha da karmaşıktır. Türkiye’nin, bugün var olan AB’den ziyade, ekonomik entegrasyon ile karakterize edilen 1992 öncesi (Maastricht Antlaşması) AET’ye katılmaya çalıştığı görülüyor. Demek istediğim, özellikle Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin, egemenliğini Brüksel’deki uluslar üstü AB organları ile herhangi bir ölçüde bir araya getirmeye istekli olacağına inanmakta güçlük çekiyorum. Ek olarak, mevcut rejim altında inşa edilen İslami-muhafazakar devlet kimliği, herhangi bir anlamda, AB kriterleriyle bağdaşmaz. Bence bu çok açık ve Avrupa’da da Türkiye’de de bunu inkar edenler dürüst değil. Öte yandan AB, Türkiye’nin hiçbir zaman farklı statüde bir aday olarak görülmediği konusunda söylediklerinde dürüst değil – aday statüsü onaylanır onaylanmaz Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olup olmadığı sorgulanmaya başladı. Bu nedenle, bu müzakereleri her iki oyuncunun da katıldığı ‘rol yapma siyaseti’ olarak adlandırıyorum.

 Finlandiya’nın da aralarında bulunduğu 10 ülkenin büyükelçilerinin Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına ilişkin açıklamasının krize dönüşmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilerin geri adım attığını açıkladı ve krizi bitiriyoruz dedi. Bu açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz?

Büyükelçilerin ikinci açıklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 büyükelçinin sınır dışı edilmesini istediği tavizsiz açıklamasının yarattığı açmaza son vermenin bir yoluydu – bu eşi görülmemiş bir eylemdir.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndaki birçok kişi Erdoğan’ın bu sert tutumuna hemen karşı çıktı. Sanırım bu düşünce 10 büyükelçiliğe de iletildi ve ardından Erdoğan’ın kamuoyundan yara almadan çıkması için krizden çıkış sağlayan böyle bir açıklama yapıldı.

Bu, diplomatik prosedürlerin gerçekten de büyükelçilerin ev sahibi ülkenin yasalarına ve yargı süreçlerine saygı duyması gerektiği uygulamasını içermesi anlamında gri bir alandır, ancak diğer yandan da Türkiye, Osman Kavala gibi siyasi tutukluların hapishanede kalmasını yasaklayan insan hakları anlaşmasını imzalayan bir ülkedir.

 Türkiye’deki mülteciler AB için hâlâ bir tehdit mi? Bu sorunun çözümü nedir?

Çok, hem de çok. AB ülkelerinin mülteci alma isteği AB-Türkiye anlaşmasının imzalandığı 2016’ya göre daha az. AB, iltica politikası Türkiye ve diğer ülkeleri oyunun dışında bıraktı.

Öte yandan belirtmek gerekir ki Türkiye’de çok sayıda Suriyeli mültecinin bulunması Türkiye’nin kendi politikalarının sonucudur. Suriye’deki isyanın dış desteklerle önemli ölçü de arttığı da aşikardır. Türkiye savaşı sona erdirmeye değil, Esad rejimini devirmeye (ve daha sonra PKK’ya bağlı Suriye Kürt özerk bölgesini ortadan kaldırmaya) çalıştı ve 2012’den beri militan grupları finanse etti. Bütün bunlar savaşın daha şiddetlenmesine sebep oldu ve sona ermesini çok daha zorlaştırdı.

 Yunanistan neden daha önce Türkiye sınırına örmediği duvarı şimdi örmek istiyor, bu AB’nin Türkiye ile diğer ilişkileri arasına da bir duvar ördüğü anlamına mı geliyor?

Özellikle doğudaki AB ülkelerinin mültecileri kabul etmeyeceğini açıklaması ve Yunanistan’ı mülteci krizi ile mücadelede tek başına bırakması Yunanistan’ı hayal kırıklığına uğrattı.

Bir süre önce, Belarus’taki Lukashenka rejiminin mültecileri Polonya sınırına ittiği gibi, Erdoğan rejiminin de mültecileri kasten Yunanistan sınırına ittiği bir sınır krizi yaşandı. Bu deneyimler, muhtemelen Yunanistan’ın duruşunu ve Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge konusundaki anlaşmazlığı nedeniyle Türkiye ile genel olarak artan gerilimin daha da artmasına neden oldu.

 Türkiye’deki demokratik ortamı nasıl görüyorsunuz?

Son on yıl içerisinde Türkiye demokrasisinde ciddi bir bozulma oldu, buna kesinlikle şüphe yok. Elbette AKP destekçileri meseleleri böyle görmüyor, onlara göre mevcut rejim Türkiye’de demokrasinin nihai zaferi. 2023 için planlanan bir sonraki parlamento/cumhurbaşkanlığı seçimleri bu anlamda belirleyici olacak – adil seçimler olacak mı? Muhalefet hem meclisi hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanırsa, Erdoğan sahneyi bırakıp yeni yöneticileri tebrik edecek mi? Birçoğu bundan şüphe ediyor.

Toni Alaranta kimdir?

Toni Alaranta, Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün (FIIA) Avrupa Birliği araştırma programında kıdemli araştırma görevlisidir. Alaranta, 2014 baharında FIIA’ya katılmadan önce doktora sonrası çalışmalarını Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Estonya’daki Tallinn Üniversitesi’nde yürütmüştür. Uzmanlık alanları arasında Türkiye’nin iç ve dış politikaları, özellikle Türkiye’nin AB, ABD ve Rusya ile ilişkileri, uluslararası ilişkilerde Kürtler, dünya siyasetinde Ortadoğu, Avrupa-Orta Doğu ilişkileri, Kıbrıs sorunu, stratejik kültürler ve Siyasal İslam gelmektedir. 

Alaranta, 2012 yılında “Türkiye’de Kemalizmin Meşrulaştırılması Olarak Aydınlanma Tarihi Fikirleri” konulu teziyle Helsinki Üniversitesi’nden doktorluk derecesi kazandı.

Türkiye’nin ilk Fince siyasi tarihi Turkin Historia: Atatürkista Erdoğaniin (Türkiye Tarihi: Atatürk’ten Erdoğan’a) (Gaudeamus 2019) isimli kitabın yazarıdır.

Eserleri

National and State Identity in Turkey: The Transformation of the Republic’s Status in the International System (Türkiye’de Ulusal ve Devlet Kimliği: Uluslararası Sistemde Cumhuriyetin Statüsündeki Dönüşüm) (Rowman & Littlefield, 2015)

Contemporary Kemalism: from universal secular-humanism to extreme Turkish nationalism (Çağdaş Kemalizm: evrensel laik-hümanizmden aşırı Türk milliyetçiliğine) (Routledge, 2014).  

Turkin Historia: Atatürkista Erdoğaniin (Türkiye Tarihi: Atatürk’ten Erdoğan’a) (Gaudeamus 2019) 

Alaranta’nın en son kitabı, Turkey’s Foreign Policy Narratives: Impplications of Global Power Shifts (Türkiye’nin Dış Politika Anlatıları: Küresel Güç Değişimlerinin Etkileri) (Springer, 2022) yakında yayına çıkacak.

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

    Sitemizde deneyimlerinizi geliştirmek için çerezler kullanıyoruz. Web sitemizde gezinmeye devam ederek bu çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz. Detaylar için Gizlilik Politikası ve Çerez Politikası sayfalarını inceleyebilirsiniz.