Güneşin, lezzetin ve samimiyetin şehri Selanik’e yolculuk

2

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bazen pazar günleri dinlendirici, düşündürücü, yol gösterici yazılar da kaleme almak gerekiyor. Geçen hafta Helsinki’den birkaç dostla birlikte, uygun fiyatlı bir havayolu şirketiyle Yunanistan’a, Selanik’e uçtuk. Uçaktan indiğimizde gece saatleri olmasına rağmen, yüzümüzü okşayan ılık rüzgar adeta “hoş geldiniz” der gibiydi.

Uygun fiyatlı kiralık aracı da kolayca bulduk. Aç susuz kalmış beş kişilik grubun ilk hedefi belliydi: 24 saat açık bir çorbacı! Ancak gecenin o saatinde bile kalabalık Selanik sokaklarında park yeri bulamamak, aç mideye neredeyse işkence gibiydi. Neyse ki sonunda bir çorbacıya daldık.
Menüyü çözmek için imdadımıza ChatGPT yetişti 😊

Türk mutfağıyla neredeyse birebir olan Yunan çorbacısında işkembe içtik. Tek farkı, içine ciğer katmalarıydı. Bu küçük fark bile önyargılarımızı törpüledi. Türk mutfağındaki *cacık – caciki, *baklava – baklavaki gibi kelimelerle sahiplenme yarışına alışığız ama neyse ki işkembeye “İskembeki” dememişler!

Yıllardır Finlandiya’nın soğuk mutfak raflarında taze sebze ve meyveye hasret kalmış biri olarak; Yunanistan’da balığın, domatesin, salatalığın, fasulyenin, kavunun ve helvanın gerçek tadını almak… tarif edilemez bir mutluluktu.

Üstelik gittiğimiz hafta boyunca hava güneşliydi, denize girmek bile mümkündü. Keyfimize keyif kattı doğrusu.
Dünyanın birçok yerini gezdim, çoğu zaman tek başıma; bazen bir dost ile, bazen eşimle… Ama bu kez, beş kişiyle yaptığımız geziden öyle büyük bir zevk aldım ki, sanki ilk kez seyahat ediyormuşum gibi hissettim.

Birlikte mahalle pazarlarını dolaştık. Tıpkı Türkiye’deki gibi, iğneden ipliğe her şey var: taze balıklar, çeşit çeşit sebzeler, meyveler… Aradaki tek fark, minicik bir dil farkıydı. O kadar.

Yıllardır Finlandiya’dan Yunanistan üzerinden Türkiye’ye giderken Selanik’i sadece bir geçiş noktası olarak görmüşüz. Oysa Selanik ve çevresi —hele ki Halkidiki bölgesi ve köyleri— eşsiz bir güzellik barındırıyor. Altın kumsallar, zeytinlikler, bağ evleri, küçük sahil restoranları… Görüp de daha önce keşfetmemiş olmamıza hayıflandım doğrusu.

Bu gezide tanıdığımız insanlar da her şeyi unutulmaz kıldı. Türkiye’den Selanik’e yerleşmiş dostlarımız, bize adeta evimizi aratmadılar. Özellikle ev sahibi Ali Bey’e ve aynı evde kalan ünlü müzisyen Cenk Kaynak Bey’e ne kadar teşekkür etsem az.
Cenk Bey, İzmir Konservatuvarı mezunu… On parmağında on marifet! Hem çaldığı enstrümanlarla bizi büyüledi hem de yaptığı balık yemekleriyle damaklarımızda iz bıraktı. “Sevice” adlı agresif bir balıktan, 4–6 saat marine edilerek hazırlanan çiğ balık yemeğini hayatımda ilk kez tattım — muhteşemdi!

Evet dostlar… Bu pazar günü belki tatil yapma hevesinizi kabarttım ama itiraf edeyim: fırsat buldukça 3–5 saatlik bir Selanik yolculuğu yapmanızı yürekten tavsiye ederim.
Dönüşte uçağın Finlerle dolu olduğunu görünce anladım ki; eskiden Türkiye’ye akın eden Finler artık Yunanistan’ı daha cazip buluyor. Tıpkı bizim gibi…

Tüm HaberFin okuyucularına keyifli, huzurlu, sıcak bir pazar diliyorum.

Abdullah Bilal Dalkılıç HaberFin Editörü